SEVDİĞİM YAZI-GÖRÜNTÜNÜN ÖTESİ


GÖRÜNTÜNÜN ÖTESİ

Benim yüreğim küçücük bir kuşun kanatlarında uçup dağlara, tepelere, evlere hatta evlerin içine ulaştığı gün gözlerimi kapatabilirim. Kuşlar kadar özgür, dağlar kadar dimdik, ırmaklar kadar değişken, denizler kadar engin... Ya insanlar…. “İnsan” kadar derin… yüreğim ancak kuşun kanatlarında savrulabilir tüm yaşama.

“ Eğer tohumlar kadar ortadaysan kuşlar yer” cümlesi bile ne tohumun ne kuşların yaşamdaki doğru yerini tam karşılayamıyor. Yaşamı var eden tohumların açıkta olmaması/ olması kuşların devamı için gereklidir tezi bile tam anlatamıyor devinimi. Belki daha iyi anlayabilmek için yaşamın derinlerinde, görüntünün ötesinde bir yerlerde gezinmek gerekiyor. Bir böceğin kanat çırpışı, bir insanın başkaları için giyinmesi, evlerin bir çırpıda yıkılabilmesi, dalgaların insan boyunu aşması, bir mağdurun yardım beklemesi, yumruk yumruğa kavgalar… nerde başlar nerde biter? Devinim burada yazılanlar mıdır? Gökyüzünün altında her şeyin eski olması devinime karşı bir tez oluşturmaz mı ? Ama gökyüzünün altında her şey eski değil mi? O zaman devinim içinde olan ne ki?

İnsanın beyninin çok küçük bir bölümü ile yaşadığını bilimden çok uzak yaşayanlar bile biliyorken, bilincin dışında kalan ve gerçek yaşamın saklı olduğu bilinç dışı/ altı neden hala gizleniyor bizlerde? Ya da neden gizliyoruz kendi ellerimizle? Asıl yaşam enerjimizi veren kullanamadığımız beynin alt!! tarafı ne zaman işe yarayacak yaşamı daha iyi okuyabilmek için? “ Nedensiz bir davranış olmaz” kabülü tüm psikoloji tarihinin temel kabulüyken nedeni bilinmeyen tüm davranışlarımızın gerçek nedenlerini neden aramayız gizli kalmış bölgelerde? “Bir bulsam neden mutsuz olduğumu, aslında mutsuz olmam için neden yok ki “ diyen diller hala neden farkına varamaz mutluluğun geldiği yerin insanın tohumlarının atıldığı bilinç dışı/ altı olduğunu. Öğretmezler desek öğretiyor yaşam aslında. O zaman başa dönelim; benim yüreğim küçücük bir kuşun kanatlarında uçup dağlara, tepelere, evlere hatta evlerin içine ulaştığı gün gözlerimi kapatabilirim. Kuşlar kadar özgür….denizler kadar engin…. Burada bile devinim olması ilginç.

Gördüklerimizle yaşamak yani yaşamı yaşayamamak, yaşamın çıkış noktalarını kavrayamamak belki de bir eğitim sorunu. “İnsan” eğitimi sorunu. Oğlumun kullanamadığı elini taklit ederek , başka öğrencilere kötü örnek oluyor diye okuldan atan müdürün temel sorunu. Yaşamın tohumlarını görememek öncelikle “insan” eğitenlerin temel sorunu. Burada bile devinim karşımızda. Böyle gelmiş böyle gider… Gider mi dersiniz?Yine başa dönelim; benim yüreğim küçücük bir kuşun kanatlarında uçup dağlara, tepelere, evlere hatta evlerin içine ulaştığı gün gözlerimi kapatabilirim. Yani biten yok, gözlerimi hala kapatmadığıma göre… Bir insanın sadece kıyafetleriyle “ kaliteli” olmasının ise oğlumun müdürü tarafından algılanış durumundan farkı yok aslında. Görüntünün ötesine geçebilmek için biraz daha “insan” ı öğrenmek gerekiyor. Önce “ insanın” yine “insan olarak kendisinden” başlaması şartıyla.

Yürekler yanılmaz, gördüklerimizin yanıltıcılığına karşı. Yüreklerimizle, bilinç dışı/ altımızla görüyorsak yanılmanın kelimesi bile okunmaz yargılarımızda. Yargılama hakkımız varmış gibi davrandığımızda elbette. Bu hakkın kullanımını sorgulamak ise ayrı bir yazı konusu takdirlerinizle. Onu da yazarım, düşündüğüm gibi… Yaşadığım gibi…Yürekten kalın.

YAZAN: REYHAN GAZEL