AŞKIN TARİFİNİ YAPABİLİR MİSİNİZ?




Peşinen söyleyeyim; ben yapamam. Ama “Yaşam” konulu bir site yapmaya çalışınca, yaşamın içinde ciddi yeri olan aşk konusuna da girmek gerekir diye düşünüyorum. Becerebildiğim kadar tabii.Dinliyoruz, duyuyoruz, yaşıyoruz ama ne olduğunu tam da tarif edemiyoruz aşkın. Aslında bir önceki cümlede gizli, tarif edemememizin cevabı. Yaşıyoruz. Yine de bir gariplik olmalı.

Yaşanan onca şeyin tarifi yapılırken aşkın tarifinin yapılamaması, yapılan tariflerin tam da karşılığını bulamaması ilginç geliyor insana. Onca işimizin arasında fırsat bulup düşündüğümüzde tabii. Sanki işimiz gücümüz varken aşkın olmaması mümkünmüş gibi.

Yüzyıllardır herkes konuşuyor, yazıyor.

- aşk; insanın içinde yaşattığı en güzel duygudur...

- aşk; kendini kaybetmektir

- aşk; önüne geçemediğimiz bir felakettir…

- aşk; tehlikedir…

- aşkı bulduğun anda onu kaybetme korkusudur…

- aşkı yaşarken yaşadıklarından ve yaptıklarından mantık aramamaktır.

- aşka inanan biri için vazgeçilmezliktir…

Daha ne tanımlar yapılmış. Okudukça insana sıkıntı basıyor, rahatlamayla birlikte. Yani hem sıkıntı hem rahatlık veren bir şey olsa gerek aradığımız tanım. Ama okudukça kafamız daha da karışıyor. En iyisi kendi beynimizin, yüreğimizin söyledikleri belki de.

Çok sık kullandığım bir cümle var. “ Gökyüzünün altında her şey eski” diye. Aşkı okudukça insanın bu cümleye daha sıkı bağlanası geliyor. Yüzyıllardır çözülemediğine ve her insanda aynı hisleri yarattığına göre “genel” olsa gerek. Oysa biz aşkın kişiye özel olduğunu hep düşündük. Okuduklarımız, duyduklarımız aşkın sadece bize özel olmadığını göstermiyor mu ? O zaman herkesin yaşadığı aşkı neden herkes hala anlamaya çalışıyor? Birileri geçmişte bulup çıkarmalıydı ne olduğunu. Öğretmeliydi tüm insanlığa. Ama o da yok. Herkes kendi anladığını yazıyor, konuşuyor, yaşıyor…Hem özel hem genel bir durum olsa gerek.Bu satırları okuyanlar benim ne kadar duygusuz olduğu düşünebilir. “Aşkın anlatımı, tarifi ancak bu kadar duygusuz olur” diye de kızabilir. İlk defa duygu kelimesini kullandığımın farkındayım bu arada. Bu da iyi bir şey yazının devamı için…

İnsan duygusu olmadan ayakta kalamaz. Gözlerinin içindeki fer sönmüş bir insan de hep ürkütür. Tüm kırgınlıklar, hüzünler, sıkıntılar, uyumsuzluklar, savaşlar… gözlerinin feri sönmüşlerin işi değil mi ? Duyguyla yaşamı birleştirenlerde farklı bir tat vardır, tanımasak bile bize yakın duran, kavgayı bilmeyen…Gülerek konuşan, hep yaşamın ortalarında kendince güçlü kalan, kimselerle görülecek hesabı olmayan….Duygudur tüm bu güzellikleri yaptıran insana. Duyguyla yaşayanlardır bu insanlar. Bu duygu aşk mıdır bilinmez ama aşkın getirdiği tüm iyi hisleri verirler karşı tarafa farkında olmadan, sessizce…Gözler yalansızdır, yürekler de. Beden yalan söyleyemez, dil söylese de. Belki “ gözler kalbin aynasıdır” şarkısı bunun için söylenmiş, yazılmıştır. Kim bilir? Belki aşkın tanımı da gözlerde gizlidir, bulabilene…

YAZAN :REYHAN GAZEL